Pazar, Temmuz 24, 2011

2010-11 Sezonunun En Güzel Golleri

Biraz gündemden uzaklaşma vakti. Umarım sezonlar başladığında aşağıdaki videoda izlediğimiz 75 golden daha güzellerini izleriz. Videoda ise kimler yok ki. Messi, Sneijder, Stankovic gibi adını bildiğimiz oyuncular dışında bir o kadar da belki de ilk defa bu videoda göreceğiniz isimler var. Mutlaka zaman ayırıp izleyin derim. Muhteşem!

Cuma, Temmuz 22, 2011

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi'ne!

Aşağıda okuyacağınız yazı Fenerbasket'in bugün Kadın Basketbol Takımı'mız çevresinde dönen dedikodular ve haberler üzerine yayınladığı bildiridir. Üzerine söylenecek çok fazla bir şey yok gerçekten de!


Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi'ne;

Her biri çok büyük inşaat projelerini, işletmeleri, holdingleri, menkulleri yöneten ve Fenerbahçe'ye hizmet edebilmeleri için müthiş bir teveccüh sunulmuş birbirinden değerli yöneticilerimiz;

Kulübümüzün içinde bulunduğu bu zorlu süreçte, cüretimizi mazur görün, Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı'nın küçüleceğine, değerli oyuncularını elinden çıkaracağına dair aldığımız duyumlardan sonra size kısa bir hikaye anlatmak istiyoruz.

Sevgili yöneticilerimiz;

Bir zamanlar bu topraklarda dünyanın en büyük komutanlarından birisi yaşardı. Darmadağın olmuş bir imparatorluğun ardından, Anadolu adı verilen yoksul, harap, bitap bir coğrafyayı ayağa kaldırmış, eli, kolu kesilmiş yarım yamalak bir orduyla yedi düvele karşı savaşa tutuşmuştu. Ve kimileri için umutsuz bir çaba olan bu savaşı kendisi kadar büyük olan "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Ve o satıh bütün vatandır" sözleriyle kutsal bir yemin haline getirmişti. Bu ölümcül savaşta bir cepheyi savunmanın değil, koskoca bir coğrafyayı savunmanın gerekliliğine işaret etmiş, bu sözüyle askeri literatüre girmişti.

Şimdi, Fenerbahçe'nin verdiği savaşın ne denli kritik, ne denli ölümcül ve ne denli zorlu olduğunu elbette biliyoruz. Siz sevgili yöneticilerimizin bu savaştan galip çıkmak için ne denli mücadele ettiğinizi de. Lakin, bu savaşta ihtiyacınız var mıdır bilinmez, bu büyük komutanın taktiğini hatırlatmak isteriz: Hatt-ı müdafaa yok beyler! Sath-ı müdafaa var!. Ve o satıh bütün Fenerbahçe! Futbol değil, basketbol değil, voleybol değil; erkek değil, kadın değil, genç değil; bütün Fenerbahçe!

Neden biliyor musunuz ? Çünkü Bu komutan, günlerden bir gün, Fenerbahçe Spor Kulübü'nü ziyaret etmişti. Kulüpten ayrılırken de biz Fenerbahçelilere "Fenerbahçe'ye sonsuz muvaffakiyetler dilerim, Allahaısmarladık" demişti. Yanlış anlamış olabilir misiniz beyler?! Bu bir temenni, bir rica, bir dilek değildi; bu bir emirdi.

Bu emre uymak sizin namus borcunuzdur! Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı, bizim gururumuzdur! Onların kılına dokundurtmayız, bu da bizim onurumuzdur!



Saygılarımızla,

Fenerbasket!

Perşembe, Temmuz 21, 2011

Biz ordayız. Ya Siz?


Sezonu açıyoruz artık. Hiç birimiz bu hislerle gitmek istemezdik ilk maça. Yarın normal şartlar altında ya hala yapılmayan transferleri, ya da ilgilendiğimiz futbolcuların Juventus'a gitmesini konuşuyor olurduk. Ancak gündem çok farklı. Dolayısıyla duygularımız da. Belki de ilk defa yarın akşamki maç herhangi bir hazırlık maçı gibi algılanmayacak bizler tarafından. Belki de ilk defa bir hazırlık maçında taraftar son saniyeye kadar, hatta maç bittikten sonra bile takımını yalnız bırakmak istemeyecek, son nefesiyle de sahada mücadele edenlere ve armaya desteğini verecek.
Bu sefer belkisi yok, ilk defa Okul Açık hazırladığı koreografinin taslağını bir gün önceden paylaştı bizlerle. Tesadüf ki FBloggers olarak bize düşen yer İstanbul, hatta belki Boğaz Köprüsü. Neyse, tartışma yaratacak konulara girmeden yarın orada olamayacak arkadaşlarıma, abilerime, ablalarıma ve kardeşlerime yüreklerini ferah tutmalarını öneririm. Yarın biz orada olur destek veririz, başka bir gün siz. İçimizden çok adam çıkar bu kulübü desteklemeye. Yeter ki Fener'e gol olmasın!

"Aşkınla olduk derbeder
Bu sevgi bir ömre bedel
Fenerbahçeli olmanın
Gururu bizlere yeter!"

Cuma, Temmuz 08, 2011

Aşk Hiç Biter Mi?


Son bir haftadır spor gündemimiz malum. Bir haftadır tanıdığım tüm Fenerbahçeli insanlar, ya işlerini yapamadılar doğru düzgün, ya akademik hayatlarını riske ettiler. Bir kısmı durduk yerde göz yaşları içinde buldu kendini zaman zaman. Ne doğru düzgün uyku uyuyabildik, ne yediklerimiz boğazımızdan geçti. Peki nedeni neydi bunların? Şike suçlaması mı sadece? Aziz Yıldırım'ın gözaltına alınması mı yoksa? Veya belki de saf duygularla sevdiğimiz Fenerbahçemizin itibarının beş paralık edilmesi miydi? Herkes kendince üzüldü tüm bu olanlara, hala da üzülüyoruz hatta ama vakit üzülme vakti değil. Durumu benim gözümden okuyunca ne vakti olduğunu da anlayacaksınız zaten.

Pazar sabahı gördüğümüz haberle şok olmuştuk adeta. Ama daha o günden başlamıştı bilginin kirlenmesi. Temiz lig diye ortalığa çıkanlar biz taraftarlara ve tüm kamuoyuna bilginin en kirlisini layık görmüştü. Şike soruşturması diye yapılan onca yayın bir yandan, arama emirlerinin silahlı örgüt kurmadan dolayı çıkması öte yandan. Daha sonra süper deliller çıktı ortaya duyum olarak. Aralıktan beri yapılan teknik takipte suç üstü yapmayı uygun görmeyen emniyet görevlileri süpersonik deliller olduğunu söylerken, medyada kendine itinayla servis edilen bilgilerle görüntülerden, fotoğraflardan ve ses kayıtlarından bahsediyordu. Neyse, haftanın özetini uzatmayayım çünkü yapılanlar az çok daha önceki bir kaç davayla benzerlik yaşıyor. Nasıl kendimce orada yapılanlara itiraz ettiysem, bu hafta yaşadıklarımıza da ederim.

Benim tüm bu işe nasıl baktığıma gelirsek. Soruşturmanın daha başından beri ciddi bir güvensizlik hissi oluştu bende. Dediğim gibi, 8 aylık takipte somut deliller var demek yerine o delil ortadayken suç üstü yapmamak çok saçma geliyor bana hala. Ya da soruşturma gizliliği derken her gün farklı bir kaynaktan farklı bir fotoğraf ya da metin servis edilmesi bu soruşturmanın devamına ve daha sonra yazılacak iddianameye ve mahkeme sürecine de güvensizlik yaratıyor. Ayrıca tüm bu bilgi kirliliğiyle yaratılan suçlu imajı ve yapılan itibarsızlaştırma hareketleri çok ama çok çirkin. Tabii ki kamuoyunu ilgilendiren bir soruşturma ve bence de bilgi paylaşılmalı ama bazı çığırtkanlar şike görüntülerinden bahsederken fubolcuların serbest kalmış olması durumun abesliğini gözler önüne sermiştir umarım. Kısacası mahkeme süreci başlayıp deliller kamuoyuyla paylaşılmadan benim yapılacak hiç bir işleme güvenmemi ve inanmamı kimse beklemesin. Tıpkı burada Dr_Imperius'un dediği gibi.

İnanmayacağımı söyledim de, bir de işin hak arama kısmı var. bu yapılanlar alenen soruşturma gizliliğinin ihlali ve suçluluk karinesinin bozulması aslında. Bunun mücadelesi de verilmeli bir yandan. Hele bir de işin finansal boyutu var ki sormayın gitsin. Kulübün kayıplarından bahsetmiyorum yalnız, yanlış anlaşılmasın. Sadece hisse senedi işlemlerinin bu haftaki hareketleri bile çok ama çok ciddi şüpheler uyandırıyor bende. Buyurun burada Romantik Kanaryalar Blog'da resimli ayrıntı var hatta. Fiyatların düşüp artmasıyla birlikte işlem hacmindeki anormalliğe de dikkatinizi çekerim. Bunun takibinin de yapılması lazım bir şekilde.

Son konu da yönetim tarafıyla ilgili. Malum tartışmaların çoğu sosyal medya üzerinde yapılıyor ve tamamen anlayabilecceğim sebeplerle "Kombineler ne olacak acaba" diye soran arkadaşlara tepki gösterilebiliyor. Ben de o soruyu aklıma bile getirmedim ancak bu akşam Aziz Yıldırım'ın sorgusu sonrası kısa bir görüşme yapan yönetimin düşünmesi gerekir. Demek istediğim, ki bunları bir yönetici adayı gözüyle yazıyorum, kriz anında ve devamında şu anki yönetimin bir yol haritası olmalı. Olağanüstü Genel Kurul yapılır veya yapılmaz onu bilemem ama şu anki yöneticiler devam etmeyecek bile olsalar ileriyi düşünmek zorundalar. Çünkü bu işi yapması gereken kişi onlar, biz taraftar değiliz. Biz yapmamız gerekeni zaten elimizden geldiğince yapacağız. Tıpkı bugün adliyenin önünde olan arkadaşlarımız gibi, ya da pazar günü sabahtan Düzce'ye gidip sonra da Bağdat Caddesi'nde toplanacak binlercesi gibi.

Kısaca demeye çalıştığım, biz taraftar olarak hakkımızı aramak için o sesi ve iradeyi gösteririz. Yeter ki bunu ciddi ciddi yapacak birileri de olsun işin başında. Çünkü bu iş basit bir şike soruşturması değil. Olsa zaten bu kadar takibe bir video, bir fotoğraf olurdu dışarı sızan ve çoktan işin rengi belli olmuştu. İşin rengi bence belli gerçi de, neyse uzatmayayım o kadar.

Tek bildiğim şey, nasıl şu anda aşağıdaki videoyu izlerken tüylerim diken diken oluyorsa, nasıl her gün şampiyonluğu kutladığımız yerden geçerken o hisleri ve gururu tekrar yaşıyorsam, ileride çocuklarıma anlatırken de aynı hisleri yaşayacağım. Aşk hiç biter mi diye sormayacağım çünkü bitmeyeceğini biliyorum. Biz seni ruhumuzla sevdik be Kanarya!