Salı, Haziran 21, 2011

2010-11 Yılında Fenerbahçe Takım Sporlarında Ne Yaptı?


Acısıyla tatlısıyla bir sezonu daha kapattık ana branşlarda. Futbol, basketbol ve voleybolda sadece Kadın Futbolu'nda yer almayan Fenerbahçe Spor Kulübü diğer tüm takımlarıyla geçen sene kıl payı kaçırılan "5 Lig 5 Şampiyonluk" başarısını bu sene elde etti. İsterseniz bu başarının yanında bütün bir sezon ne gibi yollardan geçip neler başarmışız, arada nasıl fırsatları tepmişiz bir görelim.

Karşınızda ana branşlarda 2010-11 sezon özeti: 

Fenerbahçe Futbol Takımı 

Şampiyonlar Ligi: Şampiyonlar Ligi'ne 3. Ön Eleme turundan katılan Fenerbahçe deplasmanda alınan 2-2'lik beraberlik sonrası Kadıköy'de alınan 1-0'lık mağlubiyet ile birlikte Young Boys'a elendiğinde tarihler 4 Ağustos'u gösteriyordu. 

Avrupa Ligi: Şampiyonlar Ligi'nden elendikten sonra Avrupa Ligi Playoff'unda PAOK ile eşleşen Fenerbahçe, deplasmanda 1-0 yenildiği rakibiyle Şükrü Saracoğlu'nda 1-1 berabere kalarak Avrupa defterini henüz 26 Ağustos'ta kapatıyordu. 

Ziraat Türkiye Kupası: Gruplara direk katılan Fenerbahçe, 4 maçtan sadece son Gençlerbirliği maçını kazanıp elendiğinde tarih 27 Ocak'tı ve tüm taraftarlar bu takımın ikinci yarı nasıl toparlanacağını kara kara düşünüyordu. 

Spor Toto Süper Lig: Elinde bir tek Lig Şampiyonluğu hedefi kalan takım, tekrarlanması çok zor bir başarıya imza atarak ikinci yarıda sadece 2 puan kaybıyla ligi ilk yarıda 9 puan gerisinde kaldığı Trabzonspor’la eşit puanda kapatıyordu. İkili averajda üstün olan Fenerbahçe, son maçı olan Sivasspor deplasmanından 4-3 galip ayrılınca 22 Mayıs gecesi başlayan kutlamalar bir sonraki günün akşamına kadar sürdü. 

Fenerbahçe Ülker (Erkek Basketbol Takımı) 

Cumhurbaşkanlığı Kupası: Bu kupada Efes Pilsen’le karşılaşan Fenerbahçe Ülker, ilk periyot eline geçirdiği 13 sayılık avantajı oyunun geneline yayamayınca üçüncü periyot arayı iyice kapatan Efes Pilsen son periyotta 4 sayılık bir avantaj yakalayarak maçı 79-77 kazanmasını bildi. Sezonun ilk kupası 13 Ekim’de kötü bir şekilde verilmiş oldu. 

Türkiye Kupası: Kayseri’de oynanan finalde Beşiktaş Cola Turca ile final oynayan Fenerbahçe Ülker, skorun periyot sonlarında dengede olduğu maçı kontrol altında tutarak 9 sayı farkla, 81-72 kazandı. Bu maçla takımın sezon içindeki ilk kupası da 13 Şubat’ta kazanılmış oldu. 

Turkish Airlines Euroleague: Gruplarda 7 galibiyet, 3 mağlubiyet alarak Montepaschi Siena’nın arkasında ikinci olan Fenerbahçe Ülker, Top 16’da Olympiacos, Power Electronics Valencia ve Zalgiris ile aynı grupta yer aldı. Gruba üç galibiyetle başlamasına rağmen Zalgiris deplasmanında alınan kritik mağlubiyet, ki bu maç Zalgiris’in Top 16’daki tek galibiyeti, sonrasında içeride gelen Olympiacos mağlubiyeti Power Electronics Valencia maçını ölüm kalım maçı durumuna getirmişti. Sinan Erdem’de maç içinde farkı yakalamış olsa da Emir’in son saniyede vurduğu iki blokla ve sadece 2 sayıyla maçı kazanabilen Fenerbahçe Ülker, deplasmanda Power Electronics Valencia’ya 14 sayı ile teslim oluyor ve 3 Mart akşamı Euroleague’den eleniyordu. 

Lig: Normal sezonu lider olarak kapatan Fenerbahçe Ülker, olası eşleşmelerde yarı finalde Efes Pilsen’I, finalde ise Galatasaray’I bekliyordu. Beklenen gerçekleşti, yarı finalde Efes Pilsen’I geçen Fenerbahçe, final serisinde Galatasaray’la karşılaştı.İlk iki maçı firesiz geçen Fenerbahçe Ülker, sonraki üç maçın ikisini kaybetmesine rağmen deplasmanda, serinin altıncı maçında kupaya uzanmayı başardı. Ana branşlardaki sezonun son kupası 17 Haziran’da geldi. 

Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı 

Cumhurbaşkanlığı Kupası: Bu kupada Galatasaray Medical Park’la oynayan Fenerbahçe, ikinci periyottaki etkili oyunuyla farkı yakalayıp korumasını bildi. Maçı da 75-58 gibi bir skorla kazanan Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı sezonun ilk kupasını 21 Ekim’de havaya kaldırdı. 

Euroleague: Grubu kayıpsız tamamlayan Fenerbahçe, çapraz eşleşme grubunda son sıradan bir üste çıkan Galatasaray Medical Park ile eşleşti Top 16’da. İki maçı da kazanan Fenerbahçe, F4 öncesi Sparta&K engelini aşmak zorundaydı ancak Caferağa’da değerlendirilemeyen 17 sayılık fark, hem içerideki ilk maçı hem de seriyi kaybetmelerine neden oldu. Rusya’da Sparta&K’a 74-56 yenildikleri 25 Şubat’ta bu sezonki Euroleague macerası sonlanmış oldu Fenerbahçe için. 

Türkiye Kupası: Yarı Finalde diğer tüm turnuvalarda olduğu gibi Galatasaray Medical Park’la eşleşen Fenerbahçe, son çeyreğe kadar başa baş giden bir maç izletti bizlere. Hücumların tıkandığı son çeyrekte yaklaşık iki dakika kala 3 sayı geride olan Fenerbahçe, o süreç boyunca sayı üretemeyince maç 63-60 Galatasaray Medical Park lehine sonuçlandı ve Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı Türkiye Kupası’ın kazanma şansını 13 Mart’ta kaybetmiş oldu. 

Lig: Normal sezonu lider olarak bitiremeyince olası final eşleşmesinde saha avantajını kaptıran Fenerbahçe, beklendiği gibi finalde Galatasaray Medical Park ile karşılaştı. Deplasmandaki ilk maçı alarak saha avantajını eline geçiren Potanın Kraliçeleri, Caferağa’ya seriyi 1-1 olarak taşımasını bildi böylece. İçerideki iki maçı da kazanan takım, doping skandalı gölgesinde geçen sancılı bir sezonun sonunda hak ettiği şampiyonluğa 17 Nisan’da ulaşmış oldu. 

Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı 

Süper Kupa: Sezonun ilk kupasını kazanmak için Ziraat Bankası karşısına çıkan Fenerbahçe, 14 Ekim günü ilk setini aldığı maçtan 3-1 yenik ayrılarak gümüş madalyayla yetinmek zorunda kalıyordu. 

CEV Şampiyonlar Ligi: Sezona iyi başlayamayan Fenerbahçe, ilk maçı Sisley Treviso’ya kaybedip ikinci maçında deplasmanda Tours VB’yi yendiğinde bundan sonra gruptan sadece 2 set çıkarabileceklerini öğrenseler şaşırırlardı herhalde. Ama sonuç öyle oldu. Tek galibiyet grubu lider bitiren Tours VB deplasmanından geldi. 12 Ocak’ta oynanan ve 3-1 Sisley Treviso galibiyetiyle sonuçlanan maç Fenerbahçe’nin bu sezon Avrupa’daki son maçıydı. 

Türkiye Kupası: F4'ün ilk gününde Beşiktaşı 3-0 ile geçen Fenerbahçe'nin rakibi İ.B.B.'yi 3-1 ile geçen Arkas Spor oldu. 26 Mart akşamı Ankara'da oynanan maç ortada geçti ve son sette elde ettiği avantajı koruyan Arkas Spor Teledünya Türkiye Kupası'na uzanmış oldu. Artık tek hedef ligdi Fenerbahçe için. 

Lig: Ligi beklenenin çok altında 5. sırada bitiren Fenerbahçe'nin belki de tek avantajı finale kalmayı başarırsa çok zorlu bir yoldan geçecek olmasıydı. Ben dahil çoğu taraftar performansını yükseltebilecek olan takımın finale kaldığında şampiyonluğa uzanacağına inancı tamdı. Finalde kupayı kıl payı kaptırdığı Arkas Spor'la oynayan Fenerbahçe saha avantajı olmadığı için ilk maçı deplasmanda oynayacak, sonraki 4 maçın ilk ikisi ise Burhan Felek'te olacaktı. İzmir'deki maçı güzel bir oyunla ve 3-1 gibi bir skorla geçen Fenerbahçe, içeride oynanan ikinci maçı da aynı skorla kazanınca 24 Nisan günü Burhan Felek'e şampiyonluk kupasını almak için çıktılar. Bu maçı da 3-0 kazanan Filenin Şövalyeleri daha önce Kupa Finali'nde kaybettiği rakibinden rövanşı tam da istediği gibi,tüm seri de sadece 2 set vererek alıyordu. 

Fenerbahçe Acıbadem (Kadın Voleybol Takımı) 

Süper Kupa: Sezonun ilk kupa maçına Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom karşısında çıkan Fenerbahçe Acıbadem, 19 Kasım'da oynanan maçı 3-1 kazanarak sezona madalyayla başladı. 
Dünya Kulüpler Şampiyonası: 15-21 Aralık tarihleri arasında Doha'da düzenlenen şampiyonaya wild card'la katılan Fenerbahçe Acıbadem, güçlü ekipleri geride bırakarak 21 Aralık günü Brezilya'nın Sollys Osasco  takımı karşısına çıktı şampiyonluk için. Kupa 3-0 gibi net bir skorla geldi  ve sezonun ikinci kupasını da boş geçmemiş oldu Sarı Melekler. 

Teledünya Türkiye Kupası: Türkiye Kupası'nda 2. Etap 1. Tur müsabakalarında yine VGSTT ile eşleşen Fenerbahçe, rakibine 3-2 kaybedip çeyrek finale çıkamadığında tarih 30 Aralık'tı. 

CEV Şampiyonlar Ligi: F4'ün ev sahibi olan takım olarak Avrupa'da çok az maç yapan Fenerbahçe Acıbadem, F4'e gelindiğinde statü gereği  yarı final maçını yine VGSTT'a karşı oynadı. Organizasyonel olarak türlü çarpıklıkların göze battığı günde bir türlü bekleneni veremeyen takım, son sette 7-2 öne geçmesine rağmen Türkiye Kupası'nda kaybettiği maçın bir benzerini yaşatarak 15-11 ile son seti, maçı da 3-2 kaybediyordu. 19 Mart'taki bu yenilgi Avrupa Kupası'nın son maçı değildi ancak 20 Mart'ta oynanan ve 3-1 gibi rahat bir skorla kazandıkları Scavolini Pesaro maçı formaliteden öte değildi taraftarın gözünde. 

Lig: Sarı Meleklerin normal sezonu lider bitirebilmesi için VGSTT'nin Eczacıbaşı'nı deplasmanda 3-2 yenmesi gerekiyordu.  İstenen sonuç gelince o maçtan, finale kadar karşılarına çıkan takımları çok rahat oyunlarla geçerken herkesin kafasında CEV Şampiyonlar Ligi'nde yaşananların aynısını yaşar mıyız korkusu vardı.  İlk maçı 3-2 alan Fenerbahçe Acıbadem, daha sonra oynadığı iki "deplasman" maçını da 3-0 ve 3-2 kazanarak lig şampiyonluğuna ulaşmış oldu. Yine de, CEV Şampiyonlar Ligi'nde yaşananlar bu sevinci buruklaştırdı desek yanılmayız herhalde.
  

Son olarak rakamlara bakarsak, 5 ana branşta 5 şampiyonluk dahil olmak üzere toplamda teorik olarak kazanılabilecek 20 kupadan 10'unu kazanan bir spor kulübüyüz. Ki bunlar sadece takım sporları ve A takımlar düzeyinde. Alt yapılar ile masa tenisi, atletizm, yüzme, yelken, kürek ve boks branşları hariç.  Uzun lafın kısası, ne kadar övünsek az!


Ek.1: Hali hazırda Fenerbahçe Televizyonu'nun yaptığı şöyle bir video da varmış. Tüm branşlardaki şampiyonluklar ve madalyalar için buyurunuz.

Çarşamba, Haziran 15, 2011

Avrupa'nın İnce Hesapları

Sezonun bitişiyle birlikte Avrupa Kupaları’na da veda etmiş olduk bu senelik. Genel olarak bir göz atarsak çok da sürprizlerle dolu bir sezon oldu diyemeyiz herhalde değil mi? Birazdan sayacağım takımlar bu sezon liglerinin şampiyonları, önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’nin izlenmesi gereken takımları. Hem de bu sene Avrupa’da takımları yarışacak olan ülkelerin puan sıralamasına göre.


Manchester United, Barcelona, Milan, Dortmund, Lille, Zenit, Shakhtar, Otelul Galati, Porto, Ajax, Fenerbahçe. Evet, kalitesine yeri geldiğinde toz konduramadığımız ligimiz 2011-12 sezonunda Avrupa Kupası’na katılacak ülke puanlarına bakıldığında 11. sırada.
 
Romanya’nın Portekiz ve Hollanda’nın önünde olması, Rusya ve Ukrayna’nın ilk beşe yaklaşma çabaları ilginç detaylar. Şimdi biraz da şu sistemi detaylandıralım da bu resimden ne anlayabiliriz ve neler çıkarmalıyız ona bakalım.

Öncelikle genel olarak puan sıralamalarında son 5 sezonun dikkate alındığını söyleyeyim. Ana mantık ise, ön eleme ve grup maçlarında alınan her puanın ülke adı altında toplanıp takım sayısına bölünmesi. Yani elenirken kazanma şansınız yoksa, beraberliği elde etmek bile geleceğe ufak da olsa bir katkı aslında.

 
Bir de maçlar haricinde alınan bonus puanlar var. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalmak 4 puan (bkz. Bursaspor), o gruptan çıkabilmek 5, ondan sonraki her tur da birer puan. Yani finale yürüyen Manchester United ve Barcelona sadece bonus olarak 12şer puan aldılar bu sene. Öte yandan direk olarak Avrupa Ligi’nde başlayıp kupayı alan Porto sadece 3 bonus puan alırken, Şampiyonlar Ligi’nden elenerek Avrupa Ligi’nde finale kalan Braga 7 bonus puan aldı mesela. Kısaca söylemek istediğim şudur. Benim gözümde ligi önemsemeyip hedefi Avrupa koyan hiç bir yönetici bu işi bilmiyordur. Şampiyonlar Ligi’nde her sene gruplara direk olarak katılmanın getireceği puanları ve finansal katkıyı geçtim, orada elde edilecek tecrübe bile sadece bir seneliğine bir kaç tur geçmekten iyidir.

Peki bu kadar puan ne işe yarar? Ülke puanımız artsa ne olur, azalsa ne kaybederiz? Hemen alttaki resime bir göz gezdirin, sonra detaylandırırız.

 
Bu tablo, önümüzdeki sezon hangi ülkeden hangi takımların hangi kupaya kaçıncı turdan katılacaklarını söylüyor. Dikkatli olanlarınız ülke sıralamasının ilk resmideki 2009-10 sezonuyla aynı olduğunu fark etmiştir. Anlatmak istediğim tam da bu aslında. Bir sezonda oluşan sıralama 2 yıl sonra kaç takımla Avrupa’da temsil edileceğini gösteriyor. Yani önümüzdeki sezonda müthiş işler yapsak bile bunun ilk somut halini 2013-14 yılında göreceğiz. Tabii ki önümüzdeki yıl alacağımız puanlar 5 yıl boyunca o tabloda yer alacağı için ciddi katkı yapacak ama sorun tam da burada başlıyor. Şimdi işin takım düzeyini de katarak bu sorunu irdeleme vakti.

Ülke ve takım olarak kazandığımız puanların 5 yıl boyunca hesaplarda kullanılıyor olması belli bir standardı sağlayamadığımız için maalesef bir dezavantaj. Örnek olarak Fenerbahçe’yi düşünürsek, 2012-13 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığımız yıl kazandığımız puanlar hesaptan çıkacak. Tam olarak 18,950 gibi büyük bir puan kaybı bu. Bu seneki hezimetimiz ise 2,420 puan ile tam 5 yıl yakamızdan düşmeyecek. Alttaki resimde son 5 yılda bu seviyelerdeki en iyi üç takımımızı göreceksiniz.

 
Bu sıralamadaki 4. takımımız geçen sene Şampiyonlar Ligi’nden aldığı 4 bonus puanın da etkisiyle Bursaspor. Sırası 135, toplam puanı da 12,010. İtalya’nın ülke olarak ortalama  puanın 12,110 olduğunu düşünürsek lig kalitesi mevzusuna girmemize gerek kalmaz sanırım. Bu ortalama puandan kısaca bahsedeyim, kafalar karışmasın. Eğer bir ülkeden son beş yılda Avrupa Kupaları’na katılmamış bir takım bu hakkı kazanırsa, kaçıncı torbadan kuraya gireceğini bu ortalama puan belirliyor.

Peki bir takımın yıl içindeki puanı nasıl hesaplanıp bu 5 senelik tablolara giriyor? Bursaspor örneğiyle kısaca açıklayayım. Gruplara kaldığı için 4 puan, bir beraberlik aldığı için de 1 puan kazanan Bursaspor takım olarak 5 puanla bitiriyor. Eğer bir de galibiyet alabilse 2 puan da oradan alacak ama önümüzde yıllara diyoruz artık. Üstüne de ülke olarak aldığımız ortalama 4,600 puanın takım sayısına bölünmüş hali olan 0,9200 ekleniyor. Böylece Bursaspor’un bu seneki Avrupa puanı 5,9200 olarak kayıtlara geçiyor. Biraz önce bahsi geçen 0,9200 puanı, her sene hesaplanıp son 5 seneki toplamları Avrupa Kupaları’na katılmamış takımlar için taban oluyor. İtalya’nın 12,110 olan puanı bizim için 7,010 mesela. Bu seneki 0,9200 puanımız ise İtalyanlar için 2,3142 oluyor.

2. resimde gördüğümüz 4,600 puanımız genel sıralamamıza şöyle yansımış bu sene.

 
Bu tabloya baktığımızda, hatta birazdan göreceğiniz son 2 resimle birlikte baktığımız zaman, geleceği görüp yorum yapabilmemiz çok daha kolaylaşıyor. Öncelikle bu 4,600’ün başımızı ağrıtacağı bir gerçek. Bunu kabul etmek durumundayız. Aynı şekilde, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde Çeyrek Final oynadığı sene aldığımız 9,750 de 2 sene içinde hesapları etkilemeyecek bir nottan ibaret olacak. Yine de tablo bu kadar karamsar değil. Çünkü bu sistem sadece bizim puanlarımızı yutmuyor. Önümüzdeki sene ciddi kan kaybedecek bir Hollanda mevcut mesela. Ya da bizim çeyrek final puanlarımız gitti diye üzüldüğümüz dönem 11,250 gibi büyük bir kayba uğrayacak Rusya. Peki bu kayıplar nasıl atlatılır? Tabii ki belirli bir standardın altına düşmeyerek. Buyrun önümüzdeki iki sezonun sıralamaları, tabii ki oynanmamış maçların puanları eklenmemiş haliyle.

 
Bu yılın tablosuyla birlikte bu üç resme bakarsak, 2 yıl içinde iyi işler yapamazsak önce Yunanistan’a sonra da Danimarka’ya olmak üzere en az 2 sıra kaybediyoruz. İlk 6 ligin değişmediğini fark etmişsinizdir ancak 2012-13 sezonu başında Rusya bir anda Ukrayna ve Hollanda’ya geçiliyor mesela.

Uzun lafın kısası, önümüzdeki süreç gerçekten çok önemli. Artık dilimize dolanan şu lig kalitesini Avrupa’da da göstersek mesela, Rusya’dan, Ukrayna’dan takım gelince rakip olarak küçümsemek yerine nasıl bu ülkelerin bizden daha yukarılarda olduklarını irdelesek ya da.

Baya karamsar bir yazı olmuş olabilir ama işin içine matematik ve ince hesaplar girince maalesef can sıkıyor. Öte yandan dört gözle şampiyonluğu bekleyen her taraftar bir sonraki sezon Avrupa’yı kasıp kavurmayı ister. Aslındaysa hepimizin duymak istediği şey ortak:

Not.1: Bu yazı daha önce Midas'ın Krallığı Blog'da Konuk Yazar Köşesi'nde 9 Haziran 2011 tarihinde yayınlanmıştır. KONUK YAZAR KÖŞESİ: Avrupa'nın İnce Hesapları

Not.2: Yazı içinde gördüğünüz tüm resimler bu siteden alınmıştır. Vakti ve ilgisi olanların detaylıca kurcalamasını tavsiye ederim.

Salı, Haziran 14, 2011

Başlıyoruz!

Merhaba millet. "Hello world!" tadındaki bu girişten sonra bu blogda neler bulabileceğinizden bahsedeyim biraz. Zaten bir süre sonra az çok benden neler bekleyebileceğinizi kavramış olursunuz.

Öncelikle ağırlıklı olarak spor okuyacaksınız burada. Dikkat edin yalnız, "spor". Ne sadece futbol, ne belirli bir kulüp. Gün gelecek buradan daha önce hiç izlemediğiniz hatta izlemeyi de düşünmediğiniz bir Bowling Şampiyonası videosu izleyeceksiniz, gün gelecek takımınızın şampiyonluğunu farklı bir açıdan okumak için şöyle bir göz atacaksınız.

Tabii ki tek ilgi alanım spor değil. Müzik de girecek işin içine zaman zaman, sinema da, hatta ve hatta yönetim bilimi de. Bir gün taktiksel bir analiz okurken, hemen ertesinde yönetimsel bir bakış açısıyla yazılmış bir eleştiri görürseniz şaşırmayın yani.

Sağ üstte bana ulaşabileceğiniz linkler mevcut. Blogla ilgili düşüncelerinizi, yorumlarınızı ve eleştirilerinizi bana ulaştırmaktan çekinmeyin. Sizin katkılarınızla birlikte daha iyi bir blog haline gelecektir burası da, unutmayın.

O zaman şimdilik müzikle başlayalım. Hiç durmadan dinleyebileceğim tek şarkıyla açalım blogumuzu. Alien Ant Farm'dan geliyor, Attitude. Böyle zaman zaman şarkı önerilerinde bulunurum. İstek parça yapmak serbest :)