Pazartesi, Ekim 17, 2011

Birer İmza Da Buraya Alabilir Miyiz Acaba?

Hepimizin malumu 6222 nolu Sporda Şiddet Yasası'nda özellikle taraftar cezalarının gereksiz yüksekliği. Ancak, çok süper kaliteli ligimizin birbirinden kalender yöneticileri daha farklı düşünmüş olacaklar ki Levent Bıçakçı'dan istedikleri çalışmada değişen maddelerden biri teşvik primini suç olmaktan çıkarıyor.

Peki bugüne kadar konuşan yöneticileri ne yapacağız? Tek tek örnek verip polemik yaratmayacağım ancak 3 Temmuz'dan bu yana her kamera görüşlerinde ağızlarını açanlar teşviğin cezasız olmasını görünce düşünmeden basmışlar imzayı.

Bıçakçı'nın yaptığı çalışma taslağında zaten değişmesi gereken kısımlar var tabii ki. Davaların Ağır Ceza yerine Sulh Mahkemeleri'nde görülmesi, taraftarlara öngörülen cezaların makul sınırlara düşürülmesi hatta bazılarının para cezasına çevrilmesi gibi değişiklikler mantık sınırları içinde. Ancak hiç bir insan bana teşvik priminin suç olmaması gerektiğini anlatamaz. Net olarak çalışmayı görmedim fakat şike teşebbüsünün de değişiklikle cezasız kalması öngörülüyor denmiş bir kaç yerde. Eğer doğruysa bu da ayrı bir facia.

Haberin ana kaynağı ise TRT Spor. Buradan ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz haberi, fotoğrafı da aşağıda. Haberdeki bir diğer ayrıntı da değişiklik çalışmasına Bülent Arınç'ın verdiği tepki. Kendisini hiç sevmememe rağmen bu iş çocuk oyuncağı değil temalı açıklamasını net bir dille tüm bu yöneticilerin suratına yapmasını isterim. Akıllarını başlarına toplasınlar biraz.

Madem bu kadar imza atmaya meraklısınız buyurun şu alttaki metne de imza atın bir zahmet:

"Kulüpler Birliği olarak yapılmasını öngördüğümüz bu değişiklikle futbolu temizlemeyi düşünüyoruz. Teşviği cezasız bırakarak küçük kulüplere finansman sağlayıp paramız yettiği sürece rakiplerimize maçları zehir etmeyi bir görev kabul ediyoruz. Böylece hem istediğimiz sonuçlara ulşacağız hem de temiz(!) futbolun kalkınmasına, rekabetin gelişmesine yardımcı olacağız."

Son sözüm de şudur: Size yeterli teşviği versek de elinizi ayağınız çekseniz her türlü sporun içinden? Nasıl olur? Hem suç da olmayacakmış zaten, problem olmaz.

Pazar, Ekim 09, 2011

Kupa #1


Hasat mevsimi başladı. Ankara'da bu hafta sonu oynanacak Erkek ve Kadın Süper Kupa Haftasonu'nu Filenin Şövalyeleri galibiyetle açtı. Armanın gururu Sarı Melekler de aynı başarıyı sergileyecektir diye umuyorum bugün.

Geçen sene aynı salonda beşinci sette kaybettiğimiz Türkiye Kupası'nın rövanşını lig şampiyonu olarak almıştık Arkas'tan ama bu galibiyet çok daha iyi oldu. 2 önemli eksiği olan Arkas karşısında ilk iki seti iyi bir tempoyla rahat kazandık. Son set Arkas toparlanıp biz de biraz rölantide oynayınca dengeli giden maçı son sayılarda Leonal Marshall'ın harika servis ve hücumlarıyla bitirdik.

Geçen sezon o salondan çıkarken takıma şampiyonluk istediğimi söylediğimde aldığım kararlı bakışlar ve sezon sonu gelen kupa çok farklı bir hava katmış. Castellani yokken takımı harika hazırlayan Sinan Hoca'ya da büyük teşekkürler. Bu kadar motive ve hazır bir takım ve bu takıma şampiyonluk apoletiyle dönen Korkunç Ivan varken, bu maçı almamamız için hiç bir sebep yoktu. Seneye iyi başlamak çok güzel oldu Erkek Voleybol Takımı'mız için. İyi oynadığımız sürece her kupanın açık ara favorisi olduğumuzu net bir şekilde gösterdik. Hele o maçtan sonra oyuncuların yaptığı açıklamalar yok mu? Hepsini tekrar tebrik ediyorum. Kolay kolay sırtımız yere gelmez bu sene.

Kadınlar süper Kupa maçında ise Eczacıbaşı ile 18:30'da oynayacağız. Yeni sponsoruyla ve transferleriyle Fenerbahçe Universal de sezona kupayla başlayacaktır diye düşünüyorum.

Cuma, Ekim 07, 2011

2012 Model Fenerbahçe

Sezondan önce, ilk maçtan sonra, yok haydi 4. maç olsun, az daha bekle milli maç arası var derken bir türlü yazamadığım yazıdır bu :)

Malum Şampiyonlar Ligi kararıyla sezon içinde izlemeyi düşündüğümüz kadronun değiştiğini gördükten sonra nasıl bir başlangıç yapacağımız çok önemliydi. Kısa süree yapılan Ziegler ve Bienvenu transferleri eksikleri kapatmak açısından yerinde hamlelerdi, ki Ziegler üstüne yazdıklarımı şuradan okuyabilirsiniz.

Şimdi kısa kısa bizi liderlik koltuğuna oturtan ilk 5 maça ve bu sene neler bekleyebileceğimize bakalım.

1. Hafta: Fenerbahçe - Orduspor 1-0


Sezon açılışında seyircisiz maçı izlemek için Todori'deydik FBloggers'dan bir kaç arkadaşla. Orduspor için genel fikrimiz toplama bir takım olduklarıydı ancak bu kadar direnç göstereceklerini düşünmemiştim açıkçası. 5 maçta aldıkları 8 puan da aslında çok da kötü bir takım olmadıklarını gösteriyor. Cristian'ın golü ile zorlandığımız maçı geçerken, aklımızda kalan en önemli olay Orduspor kalecisi Fornezzi'nin şık bir pozisyonu çıkarmasıydı. Alex, Samsunspor'a attığı golden sonra yine muazzam bir gole imza atacaktı ancak Sloven kaleci gole izin vermedi. Ziegler ve Bienvenu ilk maçtan güzel sinyaller verdiler ancak Bienvenu'nün henüz tam olarak hazır olmadığı için ilk 11 başlamadığını düşündük.

2. Hafta: Gaziantespor - Fenerbahçe 1-3


Zor deplasman olacağını düşünerek izlemeye başladım maçı. Beni yanıltırcasına iyi oynarak başladık ancak Gaziantepspor maçı dengeledi ve bir serbest vuruş sonrası Olcan'ın şık golüyle yenik duruma düştük. Geçen sene özellikle ikinci yarıda çoğu maçta olduğu gibi bu maçtan da umutluydum ki yanıltmadılar beni. Ziegler'in bindirmesi, Mehmet Topuz'un yerine giren Uğur'un o karambolde Alex'i görmesi ile beraberliği yakaladık. Maçın fotoğrafı ise ikinci golün sevincidir kesinlikle. Bienvenu'nün girişiyle Alex'in en uca geçmesi Aykut Hoca'nın alternatif taktiklerinden birini görmemizi sağladı yine. Bu değişiklikle kazandığımız hareketlilik bir penaltı kazandırdı ancak Alex beklemediğimiz şekilde direği nişanladı. Riskli bir skor 2-1 derken Ziegler'den gelen yine etkili bindirme ve güzel ortayı Bienvenu gole çevirerek rahatlattı. Gaziantepspor beklemediğim düzeydeydi açıkçası, ki lige yaptıkları kötü başlangıç Tolunay Kafkas'ı koltuğundan etti. Şampiyon kaldığı yerden devam ediyordu.

3. Hafta: Fenerbahçe - Manisaspor 1-1


Yine seyircisiz bir maç beklerken TFF'nin son dakikaya sıkıştırdığı değişiklikle kadınlara ve 12 yaş altı çocuklara açıldı. Biz de FBloggers olarak kaldırımdan desteklemeye gittik, her ne kadar maç öncesi izlesek mi izlemesek mi muhabbeti geçse bile :) Şimdi düşününce maçı izlemediğim için puan kaybettiğimizi düşünüp mesuliyeti üstüme alıyorum. 41663 biletli kadın seyirci, biletsiz olarak içeri giren çocuklar ve hatta yine biletsiz olarak alınan kadınlarla birlikte Şükrü Saracoğlu öksüz kalmadı. Maç hakkında ise izleyemediğim için fazla yorum yapamayacağım ancak genel olarak kötü bir oyun sergilediğimizi söyleyebiliriz. Gökay orta sahada iyi işler yaparken, Dia sezona iyi giriyor diye düşündüklerimi yanıltmadı. Yediğimiz gol ise tam bir şans pozisyonu olmuş. Son dakikadaki pozisyonda ise doğru olanı kadınlarımız ve çocuklarımız yaptı diyor hakemlere çok fazla girmiyorum.

4. Hafta: Kayserispor - Fenerbahçe 0-1


Gaziantep deplasmanından sonra yine zorlu bir deplasman gözüyle bakmıştım Kayseri'ye de. Caner'in ayağından erken bulduğumuz golle rahat bir maç geçirebiliriz düşüncem tabii ki doğru çıkmadı çünkü her zamanki gibi Fenerbahçe hafif bir travma geçirtmeden maç kazanmaz. Kayserispor aslında iyi oyunculara sahip olmasına rağmen henüz takım olamamış gibi gözüktüler. Maçı tek golle kazanmış olmamıza rağmen Ziegler, Bienvenu ve Cristian yine form grafiklerindeki çıkışı devam ettirdiler. Amrabat'ın bireysel oynamasına rağmen sağ kanadımıza etkili hücum etmesi Gökhan Gönül bir an önce iyileşip dönsün diye düşündürttü.

5. Hafta: Fenerbahçe - Büyükşehir Belediyespor 4-2


5. haftaya geldiğimizde bu maçın liderlik için yapılacağını düşünmezdim açıkçası. İBB sezona çok iyi başlamış, yıllardır üstlerine yapıştırılan "Büyük maçların takımı" yaftasını bütün sezona yaymak istercesine oynuyorlardı. Cezamızın bitmesiyle birlikte Şükrü Saracoğlu yollarına düştük yine. Uzun bir aradan sonra tekrar şampiyona destek verecektik. Ancak maçın ilk yarısı hiç de heyecan verici geçmedi. İleride Semih maçın başında oynamasın ama sonradan girince iyi iş yapıyor diyenleri doğrularcasına bir performans sergiledi. Gökhan Gönül ise sakatlığından dönmüş ancak OFTAŞ günlerindeki gibi Orhan Şam'ın önünde sağ açık oynuyordu. Solda ise sezona iyi başladığını düşündüğümüz Dia'nın yerine Stoch oyundaydı ki hemen akıllara geçen sene burada İBB'ye attığı gol geldi. İlk yarı sonunda taraftarın beklentisi belliydi. Semih - Bienvenu ve Gökhan ya da Orhan'ın yerine Sezer'in girmesi. Aykut Hoca da bunu önceden planlamış olacak ki bu iki oyuncu uzun bir süre ısındılar kenarda. Bir anda taşlar yerine oturunca ikinci yarıda harika işleyen bir makineye döndü takım. Stoch geçen sezon attığı golün aynısından bir tane daha eklerken listeye, Alex'in plasesi ders niteliğinde okutulması gereen bir goldü, hem hazırlanışı hem bitirilişi. Üstne Gökhan'ın golü hem skor rahatlığı hem de moral getirmişti ancak İBB'nin şok iki golü ayılmamızı sağladı desek yeridir. Son dakikada Alex'ten beklerken Cristian'ın barajın altından attığı gol ile maçı garantiye alıp liderlik koltuğuna oturduk. Genel olarak öne çıkan oyuncular olsa da takımın ikinci yarıyla birlikte performansını arttırması tamamen oyuncuların rollerini kabullenip iyi uygulamasından kaynaklanıyor bence. Sezer orta alanda Emre'nin eksikliğini aratmamaya çalıştı ancak yediğimiz ikinci goldeki hatasını bir daha yapmamasını umuyorum her ne kadar bence o pozisyon faul olsa da.

Genel olarak bakarsak, şampiyon kaldığı yerden devam ediyor ancak Manisa beraberliğine yanmamak elde değil. Bu araya gelirken mükemmel başlangıcı yapmak çok önemli bir mesaj olurdu ama olsun. O beraberlik ve hatta İBB maçında yediğimiz goller takım savunmasını geliştirmemiz için güzel örnekler oldu. Genel olarak geçen sezonun ikinci yarısıyla başlayan oyun stili devam ediyor ve takım yeni oyuncularla da bu oyunu oynayabildiğini gösterdi. Ziegler ve Bienvenu gibi belli bir standardın altına inmeyen oyuncular bu oyun yapısına ciddi katkı sağlayarak Ayku Hoca'nın vazgeçilmezleri olacaklar bence. Asıl kazancımız gençler olaraktır bu sene derken Cristian'daki inanılmaz çıkış, Sezer'in orta sahaya vereceği katkı, Caner ve Uğur Boral'ın beklenen ofansif oyunu yansıtabilmeleri önemli. İlk 4 haftayı 12 gün gibi yoğun bir tempoyla ve bir sürü eksikle geçmemize rağmen, İBB galibiyetiyle toplamda kaybedilen 2 puan ara sonrası daha güçlü devam etmemizi sağlayacaktır. Yeter ki oyuncularımız aradan sağlıklı bir şekilde ve hazır olarak dönmüş olsunlar.

Son olarak, 3 Temmuz'dan bu yana hiç konuşulmayan hakemler umarım bütün sezon konuşulmayacaklarını umarak geçirmezler çünkü şu anki halleriyle kötüler.